MİRAS HUKUKUNDA MİRASÇIDAN  MAL KAÇIRMA AMAÇLI MURİS MUVAZAASI VE SAKLI MİRAS PAYI

MİRAS HUKUKUNDA MİRASÇIDAN  MAL KAÇIRMA AMAÇLI MURİS MUVAZAASI VE SAKLI MİRAS PAYI

Muvazaa; TBK madde 19’ da: “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın,gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.

Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.” olarak tanımlanmıştır.

Muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla aralarında gerçek iradelerine uymayan, görünüşte geçerli olmasına rağmen, kendi aralarında hüküm ifade etmeyen bir sözleşme yapma konusunda anlaşmalarıdır.

Muvazaa şartlarının gerçekleşmesi için aşağıdaki üç koşulun bir arada bulunması gerekir:

  • Tarafların gerçek amaçları ile yaptıkları işlemler arasında bilerek ve isteyerek yapılan bir uyumsuzluk olmalı,
  • Üçüncü kişileri aldatma amacı olmalı,
  • Tarafların muvazaalı işlem yapma konusunda aralarında anlaşmaları gerekmektedir.

Muvazaalı satış işlemleri, Türk hukuk doktrininde, mutlak ve nisbi muvazaa olmak üzere iki çeşit muvazaa kabul ediliyor. Makalemizin konusu olan ‘muris muvazaası’ (mirastan mal kaçırma), hukuken nitelikli (nispi) muvazaa olarak ifade edilmektedir. Nitelikli muvazaada iki işlem vardır: Görünüşteki işlem ve gizli işlem. Taraflar bu iki işlem yoluyla üçüncü kişileri aldatma amacı gütmektedirler. Görünüşteki işlem tarafların gerçek iradesini yansıtmaz ve bu şekilde üçüncü kişileri aldatmak amaçlanmaktadır. Örneğin, bağışlanmak istenen mal, satış işlemi ile devredilerek üçüncü kişiler aldatılmak istenmektedir. Muvazaalı işlemlerde tarafların gerçek iradesini görünüşte yapılan işlemler değil, gizli işlemler yansıtmaktadır.

Muris muvazaası (mirastan mal kaçırma), bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı karşılıksız kazandırmaları satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesidir. Buradaki temel amaç saklı paylı mirasçılarının ilerde tenkis davası açarak miras paylarını almalarını önlemektir. Yani miras bırakan gerçekte bağışlamak istediği mallarını satış karşılığında devretmiş gibi göstererek mirasçılarının ilerde dava açmasını önlemek istemektedir. Mirastan mal kaçırma davası, muvazaanın dört unsurunun olup olmadığını araştırır:

  • Görünüşteki işlem (sözleşme),
  • Muvazaa anlaşması,
  • Üçüncü kişileri (mirasçıları) aldatma amacı,
  • Gizli sözleşme.

-Görünüşteki İşlem

Görünüşteki işlem uygulamada satış, bağışlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak karşımıza çıkar. Bu işlemler miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla aslında gerçek iradelerine uygun olmayan, hüküm ve sonuç doğurmayacak şekilde yapılan işlemlerdir. Örneğin, mirastan mal kaçırmak için herhangi bir kimseye tapuda bir evini bağışlamış gibi devreden miras bırakanın amacı, saklı pay sahiplerinin ileride dava açmalarını engellemektir.

-Muvazaa Anlaşması

Muvazaa anlaşması, görünüşteki sözleşmenin sadece mirasçıları aldatmak için yapılması hususunda miras bırakan ile üçüncü kişinin anlaşmasıdır. Taraflar, mirastan mal kaçırma amacıyla yapılan görünüşteki işlemin kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmayacağı hususunda anlaşırlar. Bu anlaşma sözlü olabileceği gibi yazılı da olabilir.

-Mirasçıları Aldatma Amacı

Muris muvazaasının diğer bir unsuru da yapılan işlemin, yani tarafların görünüşte meydana getirdikleri satış vb. sözleşmelerin mirasçıları aldatma amacıyla yapılmasıdır. Tarafların (miras bırakan ve üçüncü kişi) mirasçıları aldatma amacı yoksa, yapılan işlemle ilgili mirastan mal kaçırma davası açılamaz.

-Gizli Sözleşme

Miras bırakanın gerçek iradesini yansıtan ve görünüşteki işlemin ardına gizlenen sözleşmedir. Örneğin, mirasbırakan malını bağışlamak istemekte fakat mirasçıları aldatmak amacı ile bunu satış sözleşmesinin ardına gizlemektedir. Gizli sözleşme (bağışlama) aslında tarafların gerçek iradesine uygun olduğundan kural olarak geçerlidir. Burada gizli sözleşmenin şekil şartına bağlı olup olmadığı önem taşımaktadır. Gizli işlem tapusuz taşınmazlarda ve taşınır mallarda şekle bağlı değildir. Ancak tapulu taşınmazlarda resmi şekil şartına bağlı olduğundan ve ‘gizli sözleşmede’ bu şekle uyulmadığından geçersiz olmaktadır.

Muris Muvazaası Davasını Kimler Açabilir?

Muris muvazaasına dayalı olarak açılacak tapu iptali ve tescili davalarında dava açmakta hukuki yararı bulunan ve mirasçı sıfatına sahip olan kimseler davacı olabilirler.

Bu davayı mirasçılardan her biri tek başına açabilir. Terekenin iştirak halinde olması buna engel değildir ve her bir mirasçı diğerlerinin olurunu almadan kendi payı oranında Tapu İptal ve Tescil Davası açabilir. Ancak burada mirasçı kendi payı oranında değil de taşınmazın terekeye dönmesini istemişse dava dışı diğer mirasçıların da olurunu almak ya da temsilci ile davaya devam etmek zorundadır.

Bu davanın açılmasında mirasçılar ifadesine şu grupları dahil edebiliriz :

  • Yasal Mirasçılar
  • Atanmış Mirasçılar
  • Evlatlıklar ve onun alt soyu

Muris Muvazaası Davasını Kimler Açamaz ?

Muris muvazaasına dayalı olarak açılacak tapu iptali ve tescili davalarında bazı kişiler dava açma haklarını kaybetmiş olmaktadır. Bu kişiler :

  • Mirası Reddeden Kişiler (Reddi Miras Hali)
  • Miras Hakkından Feragat Sözleşmesiyle Vazgeçen Kişiler
  • Mirastan Çıkarılan Kişiler

Kimlere Karşı Açılır ?

Muris muvazaasına dayalı olarak açılacak tapu iptali ve tescili davalarında davalı sıfatı önem taşımaktadır. Bu davalarda davalı; taşınmazı mirasbırakandan devralan kişi olacaktır. Bu kişi ölmüş ise bu dava ölenin mirasçılarına veya aynı taşınmazı kötüniyetli olarak devralan 3. kişilere karşı açılacaktır.

Yetkili Mahkeme

Muris muvazaasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescili davalarında genel yetki kuralları geçerli olacaktır. Buna binaen ilgili dava taşınmazın bağlı bulunduğu yerleşim yeri mahkemesinde açılacaktır.

Görevli Mahkeme

Muris muvazaasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescili davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir.

Ne Zaman Açılır ?

Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescili davası ancak mirasbırakanın ölümünden sonra açılabilir.

Mirasbırakan kişi hayatta iken bu davanın açılmasının imkanı yoktur.

Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre

Muris muvazaası yapısı itibariyle zamanaşımı veya hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı dava türüdür. Nitekim Yargıtay da kararlarında bu hususu hep vurgulamış olup bu tür davaların süreye tabi kılınmaksızın her zaman ileri sürülmesinin olanaklı bulunduğunu belirtmiştir. İşbu nedenle muris muvazaasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescili davası herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir.

Muris muvazaası daha çok Yargıtay kararları çerçevesinde ve öğreti ile şekillenmiştir. Konuyla ilgili bazı önemli Yargıtay kararları aşağıda özet şeklinde verilmiştir.

-Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı ihlal edilen tüm mirasçılar, muris muvazaası hukuki sebebine dayanarak dava açabilirler. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihat)

-Muris muvazaası, görünürde gerçekleşen işlem ve gizli işlem olmak üzere iki işlemden oluşur, bunlardan görünürdeki işlem tarafların gerçek iradesine uymadığından geçersizdir, gizli işlem ise Medeni Kanun m. 706 vd. Borçlar Kanunu m. 237 ve Tapulama Kanunu m. 26’da belirtilen şekil yoksunluğundan dolayı geçersizdir (Yargıtay 1.HD 2015/12513 karar).

-Taraflar arasında “bakıp gözetme koşulu ile” yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunmasının zorunlu değildir, bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş olmasının sözleşmenin geçerliliğine etkisi yoktur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin karşılığında yapılan temlikin muvazaalı olup olmadığı araştırılırken sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumunun, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan malvarlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mameleke oranı ve bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgiler göz önünde tutulmalıdır (Yargıtay 1.HD 2015/10454 karar).

-Muris muvazaası davasının temel amacı, miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırma amacının olup olmadığının tespit edilmesidir. Tespitin sağlıklı yapılabilmesi için mevcut verilerin ve eldeki olguların çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Ülke ve yörenin gelenekleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta makul bir nedeninin olup olmadığı, davalı yanın alış gücü, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki inani ilişki gibi olgular dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Somut olayda davalıya yapılan temlikte, akitte gösterilen bedel ile gerçek bedel arasında her ne kadar fahiş bir fark var ise de bu husus tek başına muvazaanın kanıtı olamaz. Davalının miras bırakanın bakımını yapması bir minnet duygusu oluşturur, miras bırakanın bakımını yapan oğluna duyduğu minnet gereği adına kayıtlı tapuyu oğluna devretmesi gayet normaldir. Diğer mirasçıların muvazaa nedeniyle açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının reddedilmesi gerekir (Yargıtay 1.HD 2014/14001 karar).

Deliller

Muris muvazaasına dayalı olarak açılan Tapu İptali ve Tescili davalarında, davacı taraf mirasbırakanın kendilerinden mal kaçırdığını her türlü delille ispat edebilir. Nitekim Hukuk Genel Kurulu da vermiş olduğu bir kararında mirasçıların muvazaa iddialarını her türlü delille ispatlayabileceğini belirtmiştir.

Hangi Hallerde Muris Muvazaasından Bahsedebiliriz ?

Uygulamada sıkça karşılaştığımız muris muvazaası hallerini sıralamak gerekmektedir. Nitekim yurttaşlar hangi hallerde mirastan pay alabileceklerini bilememektedir. İşbu nedenle şu hallerde mirasçılar, mirastaki paylarının kaçırıldığından bahisle dava açabilmektedirler :

  • Babanın veya annenin, taşınmazını (ev, arsa, apartman, daire, bağ, bahçe vs.) mirasçılardan birisine devretmesi/satması halinde,
  • Babanın, taşınmazını önceki evliliğinden olan çocuklarına devretmesi/satması halinde,
  • Babanın, taşınmazını ikinci evliliğinden olan eşine veya çocuklarına devretmesi/satması halinde,
  • Babanın, taşınmazını kız çocuklarından kaçırarak erkek çocuklara devretmesi/satması halinde,
  • Babanın, taşınmazını ikinci eşine devretmesi/satması halinde vb.
  • Bu hallerde muris muvazaasından bahsedilebilir

TENKİS DAVASIYLA İLİŞKİSİ

Tenkis davası, miras bırakanın tasarruf özgürlüğünü aşarak saklı pay sahibi mirasçıların miras hakkına yaptığı tecavüzün giderilmesi ve miras bırakanın yaptığı tasarrufun kanuni sınırlar içerisine çekilmesi için açılan bir davadır. Burada, mirasbırakanın iradesi ile beyanı arasında çelişki yoktur. Sözleşme geçerlidir. Taşınmazın gerçek bedeli alınarak tapuda devir gerçekleştirilmiştir. Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin veya mirasın paylaşılmasının üzerinden on yıl geçmekle düşer.

Tenkis davası ile muris muvazaası davası aynı davada terditli olarak ileri sürülebileceği gibi, iki ayrı dava olarak ileri sürülmesi de mümkündür. Ancak aynı gayrimenkul ilişkin tenkis ve muris muvazaası davalarının ayrı ayrı açılması durumunda, tenkis davası daha erken sonuçlanırsa ve sözleşmenin geçerli olduğuna yönelik mahkeme kararı kesinleşirse, bu karar muris muvazaası davası için de bağlayıcı olacaktır. Bu durumda muris muvazaası davasına devam edilemez. Tersi durumda, muvazaa davası daha erken sonuçlanır ve davanın kabulüne karar verilirse, tenkis davası konusuz kalacaktır. Ayrı ayrı açılan davaların birleştirilmesi de talep edilebilir.

            Uygulamada, çoğunlukla, tek bir dava açılarak öncelikle tapunun muris muvazaası sebebiyle iptali ve davacının miras payı oranında adına tesciline karar verilmesi, aksi bir karar çıkması durumunda ise tenkis hükümlerinin uygulanması talep edilmektedir.

Sonuç olarak; Muris Muvazaası davalarındaki en önemli nokta, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün yani mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya konmasıdır. Ölen kişinin zihninde gizlediği gerçek iradesinin ve amacının tespiti bu dava için oldukça önem taşımaktadır.

Related Posts